Zeytinyağı insanoğlunun tarım devriminde ürettiği ilk ürünlerden birisidir.
Birçok dinsel törenlerin yağ lambalarına, geleneksel ve kutsal mekanlara kadar
görkemli dinsel ayinlerde önemli bir yer tutmuştur. Zeytinyağının gençlik ve güç
kaynağı olduğu inancı her zaman çok yaygındı. Eski Mısır, Yunan ve Roma' da
çeşitli çiçek ve otlar ile zeytinyağı karıştırılarak çeşitli ilaç ve kozmetikler
elde ediliyordu. 15. yüzyılda İspanyol papazlar zeytin ve zeytinyağını Orta ve
Güney Amerika' ya daha sonra da Kaliforniya' ya taşıdılar.
1970'lere kadar Akdenizli olmayanlar için zeytinyağı, uzunca bir süre, kendine
özgü yöresel yemeklerde kullanılan ya da marketlerin "otantik" özel yiyecekler
bölümündeki raflarda kaybolup giden uzak doğu ülkelerinin büyüsü demekti.
Akdeniz mutfağında yemeklerin hemen hepsinin zeytinyağı ile piştiği anlarda,
batılılar zeytinyağıyla genellikle restoranlarda tanışıyordu. 1970' lerde
yapılan bir araştırma sayesinde zeytinyağı önem kazandı. Araştırma, batılılar
arasında kalp hastalığına en az yakalananların Akdenizliler olduğunu ortaya
çıkarmıştı. Akdenizliler' in bol miktarda tükettiği zeytinyağının bunda bir payı
olduğu düşünüldü. Gençlik ve ergenliğin vücudun daha çok kaliteli gıdaya ihtiyaç
duyduğu dönem olması ve zeytinyağı kullanımının burada iyi bir tercih görülmesi,
yaşlılıkta ise kalsiyum kaybını önleyerek kemik erimesine engel olması,
hamilelikte, içinde bulunan yağ asitleri hücre ve sinir sisteminin
oluşturulmasında önemli bir etken teşkil etmesi, damar sertliğinin önlenmesine
yardımcı olan "iyi yağ" oranı ve antioksidanlar açısından zengin bulunması
zeytinyağı kullanımını arttırdı.
Böylelikle; 1980' lerden sonra, batı ülkelerinin zeytinyağı tüketiminde çok
büyük bir talep patlaması oldu. Tüketiciler artık bilinçli beslenmeye önem
vermekte, katkı maddesi içermeyen doğal ürünleri tercih etmekteydiler. İnsanlar
"daha doğal" besin kullanımını keşfettikçe, zeytinyağı da bundan payına düşeni
aldı.
|